10 Haziran 2012 Pazar

Genç Werther'in Acıları

Genç Werther'in Acıları


Goethe’nin ilk romanı olan Genç Werther’in Acıları’ndan bahsetmek istiyorum ama kitap içeriğiyle ilgili fazlaca bilgi vermekten korkuyorum. Esasında kitapla ilgili en ufak bilgiye sahip insan bile kitabın meşhur olma sebebini az çok biliyordur. Kitabın yaydığı salgın, sendrom ve akım kitabın sonunu açık etmeye yetiyor. Ben de yıllar öncesinden kitabın etkisini biliyordum, edebiyat dersinde bu konuyu işlemiştik…

Demek istediğim kitapla ilgili içerik öğrenmek istemeyen kişiler lütfen yazıyı okumasın ama sadece bu yazıyı okumamakla kalmayıp aynı zamanda kitap sitelerinde ayrıntı aramasın zira romanın ilham kaynaklarını merak edip araştırırken sadece özet bölümünde bile kitabın sonunun aynen yazıldığını gördüm. Evet bu yazıda spoiler denen şey var. Okuyup okumamak size kalmış…


Bu kitabı ne kadar uzun zamandır okumak istediğimi tahmin edemezsiniz. Hep merak ettiğim bir kitap olmuştur benim için, bu merak lisenin ilk yılına denk geliyor; edebiyat hocamız kitabı anlatmış ardından okumamızı yasaklamıştı! Nedeni ise Goethe’nin bu kitabı yazdıktan sonra intihar vakalarının korkutucu bir şekilde artmış olması, bu nedenle kitap intiharla anılıyor çoğu zaman. Bu hikâyeyi duyup da kitabı merak etmemek zordu, yasağın cazibesi ise tartışılmaz… Okul kütüphanesinde olmadığı için okuyamamıştım. Yıllar sonra yeniden aklıma düşünce hemen aldım, bir çırpıda okudum.

Roman Werther adındaki genç bir adamın büyük şehirden kaçıp doğayla uyum içinde yaşayacağı küçük yerlere kaçmasıyla başlıyor. Daha ilk mektubunda anlıyoruz ki ruhsal açıdan sıkıntılar yaşayan ve bundan kaçmak için şehri terk eden bir adam Werther. Gittiği yerleri, gezip gördüğü doğayı ve yeni tanıştığı insanları ruh haliyle birlikte arkadaşı Wilhelm’e yazmaya başlar. İnsanlardan, büyük şehirden ve getirdiği sorunlardan kaçmak genel anlamda iyi gelir Werther’a ama bir süre sonra genç ve güzel Lotte ile tanışır. Daha ilk anda etkilenir Lotte’den fakat bir engel vardır önünde, çünkü Lotte nişanlıdır. İş için uzakta olan nişanlının yokluğunda Werther ve Lotte birçok yönden güzel bir dostluk kurar aralarında, Lotte’nin arkadaşlığından o kadar hoşlanır ki Werther gönlünü nişanlı kıza kaptırır.

Ortada bir nişanlı olduğundan ve Lotte nişanlısını çok sevdiğinden aşkını kalbine gömüp Lotte ile olan diyaloguna devam eder Werther ama kalbi ve ruhu aşkla doluyken ona dokunamamak aşkını dile getirememek ruhunu acıya boğar.

Lotte’nin nişanlısı Albert ile tanıştığında ise daha da üzülür çünkü Albert harika bir insandır ve Lotte’yi çok seviyordur. İkisiyle de görüşmeye devam eder, arkadaşı Wilhelm Werther’i teselli edip bu aşkı bırakmasını ister ama ne mümkün. Werther tüm ruhuyla Lotte’ye âşıkken nasıl olur da vazgeçebilir?

Wilhelm’e yazdığı şu paragraftan Werther’in çaresizliğini hissedebilirsiniz:
“Sinsi bir hastalığın önlenemez bir şekilde her geçen gün ölüme yaklaştırdığı bahtsız birinden, hançerle işkencesine bir anda son vermesini isteyebilir misin? Gücünü tüketen hastalık, aynı zamanda ondan kurtulma cesaretinden de onu yoksun bırakmaz mı?”
(Sayfa 41)

Werther aşkı ve çaresizliği tüm hücrelerinde böylesine hissederken daha fazla orada kalamayacağını düşünüp başka bir yere gider. Uzak kalmanın ve çalışmanın iyi geleceğini düşünse de yanılır, kendini tekrar Lotte ve Albert’in yanında bulur. Bu zaman zarfında Lotte evlenmiştir elbette ve kocası Albert, Werther’in ziyaretlerinden duygularından rahatsız olmaya başlamıştır. Kibar ve asil bir insan olduğundan direkt yüzüne karşı söylemese de insanları iyi analiz eden Werther bu rahatsızlığın farkına varır ama elinden bir şey gelmez.

Lotte ise kocasını sevmesine rağmen arada kaldığını hisseder. Çünkü Werther ile olan ilişkisi çok hassas ince bir noktadadır; aşk ve dostluk. Kocasından dolayı bu çizgiyi aşamaz hiçbir zaman ama kalbinin derinliklerinde Werther’a bir şeyler hissettiğini anlar ve ona, bir daha görüşmemeleri gerektiğini söyler.

Werther’in dayanılmaz acılarından bir kuple daha:

“Ah bu boşluk! Göğsümün içinde, şurada hissettiğim bu korkunç boşluk! – Eğer onu bir kez olsun, bir kez olsun şu kalbe bastırabilsen, bu boşluktan eser kalmaz diye düşünüyorum çoğunlukla.”
(sayfa 83)

Lotte’nin bu isteği tahmin edeceğiniz üzere Werther’i acılara boğar. Artık bu acıya dayanamayacağını anlayınca intihar etmeye karar verir. Özenle hazırlanır intihara…

Werther son kez Lotte’yi görmeye gittiğinde, Lotte, adamdaki değişikliği sezer ama bir şey söyleyemez. Werther o gün oteline döndükten sonra uşağını Albert ve Lotte’nin evine gönderir ve Albert’ten yolculuğa çıkacağını söyleyerek silah istetir. Silahları bizzat Lotte’nin elinden alır uşak, bunu öğrenen Werther sevinçle karışık hüzün yaşar. (Lotte’yi gören onun yanında olan kişiyi görmek veyahut onun dokunduğu bir eşyaya dokunmak bile Werther için inanılmaz bir mutluluk kaynağı.) Ölümüm senin ellerinden olacak Lotte diye düşünür ve Lotte’ye bir veda mektubu bırakıp tetiğe basar.

Genç Werther’in acısı böyle hazin bir şekilde sona erer. Lotte intiharı duyduğunda yığılıp kalır öylece…

“-Ah, insan öyle fani ki, yaşadığından gerçekten emin olduğu bu dünya bile, varlığının tek bir gerçek iz bıraktığı bu dünyada bile, sevdiklerinin ruhunda ve hatıralarında o da sönüp kaybolacak, hem de çok çabuk!”(Sayfa 84)

Acıyla, ızdırapla ve maalesef çaresizlikle dolu olan hüzünlü bir kitaptı. Goethe’nin ilk romanıymış bu ki zaten daha ilk kitabıyla geniş bir kitleye hitap ederek kısa sürede herkes tarafından tanınan bir yazar haline gelmiş.

Goethe kitabı yazarken hem kendi yaşadığı hem de arkadaşı Wilhelm’in yaşadığı trajik aşktan esinlenmiş. Goethe, hukuk stajını yaptığı dönemde bir arkadaşının nişanlısına aşık olmuş, bu aşktan doğan ahlaki çatışmalar esin kaynağı olmuş ama kitabın sonundaki trajik olayı kendinden değil arkadaşından esinlenmiş. Arkadaşı da tıpkı kitaptaki gibi evli bir kadına aşık olmuş, aşkın imkansızlığı yaşamayı dayanılmaz kılınca ise intihar etmiş.

Kitap o kadar etki etmiş ki, insanlarda “Werther Salgını” başlamış, kitaptaki gibi sarı ceketler falan giyilmeye başlamış ve intihar vakaları artmış. Kitap Goethe için büyük başarı sağlasa da birçok kişi tarafından eleştirilmiş. Mesela din adamları kitabın (Daha doğrusu kitaptaki Werther’in) intiharı mükemmelleştirdiğini normal bir şeymiş gibi gösterildiğini savunup Goethe’yi eleştirmiş.

Aşk acısı çeken ruhu ızdırap dolu gençlerin üstünde intihar etkileri göstermiş kitap. İntihar olayı Avrupa’da öyle bir yayılmış ve otoriteleri öyle endişelendirmiş ki Friedrich Nicolai sonu “mutlu” biten bir hiciv yazmış! Olaya bak! Tabi Goethe bu durumdan hoşlanmamış ve “Werther’in Mezarında Niceolai” adlı bir şiir yazarak hoşnutsuzluğunu dile getirmiş.

Kitabın sadece okuyuculara değil bizzat Goethe’ye de etkisi olmuş. Çok sonraları kitapla birlikte gelen şöhretinden ve arkadaşının nişanlısına aşık olduğunun duyulmasından rahatsız olmuş çünkü çoğu insan onca kitap arasında sadece bu kitapla kendisini tanıyormuş…

Kitabı tavsiye ediyorum.

25 yorum:

  1. ben bu kitabı lisedeyken okumuştum. yine bir çevirmenin azizliğne mi uğradım, yoksa hakikaten kitap abartıldığı kadar etkileyici değil miydi bilemiyorum ama bu kitabın yayınlanmasından sonra intihar vakalarının neden artmış olduğuna bir türlü anlam verememiştim :) belki de bu denli etkilenmek için olayı içselleştirmek, yani umutsuz bir aşka kapılmış olmak gerekiyordur, bilemiyorum...

    YanıtlaSil
  2. Aynı çevirmenin azizliğine uğramış olabilirim o zaman. Çünkü ben de intihar vakalarına anlam veremedim, eskiden insanlar çok fazla duygusalmış sanırım aşk acısına dayanamayan intihar etmiş, ilginç...

    YanıtlaSil
  3. Merak ettiğim bir kitap.. Fakat intihar olayları çok saçma geldi bana. Ne bileyim bir insan, hele de bir kitaptan etkilenerek, nasıl intihar eder anlamıyorum..

    YanıtlaSil
  4. Ben de sırf bu merak uğruna okudum kitabı, çok güzeldi ama cidden nasıl etkilenip intihar etmiş adamlar anlamadım. Güzeldi, tavsiye ederim^^'

    YanıtlaSil
  5. İnanılmaz keyifle okudum yazıyı vesuanda cok merak ettim bu kitabı.ilk fırsatta okumak istiyorum..

    YanıtlaSil
  6. Sevindim :) Güzel bir kitaptı, beğenirsin umarım.

    YanıtlaSil
  7. Bu yazıyı bu kadar geç gördüğüme üzüldüm şimdi. Ama yine bir kaç kelam etmeden geçemeyeceğim. Öncelikle belirteyim ki, çeviri asla gerçeği veremiyor. Ben Werther'in Türkçe çevirisini okumadım, okumam da. Bunu bu denli kesin söylememin sebebi; merakımdan Faust'un çevirisini okumuş olmamdır. Faust hayatımda çok büyük yeri olan bir eserdir. Göz yaşlarımı tutamadığım yerler olmuştur. Ama çevirisi öyle bir hezimetti ki anlatmaya kelimeler yetmez. Yayınevine onlarca mail atmıştım. Gerçi geri dönmediler, ben de peşine düşmedim ama neyse. Yani kısaca çevirmenin aziziliği olduğu doğru ancak yalnızca çevirmenin azizliğiyle açıklanacak bir mevzu değil bu. Dönemin şartlarını da düşünmek gerek. Bu eserin meydana geldiği zaman dilimine sonradan Coşkunluk Çağı adı verildi. Belirtmeden edemeyeceğim Alman Edebiyatında Coşkunluk Çağının çok ayrı bir yeri vardır ve bu çağ ve eserleri hep ayrı değerlendirilir. Kısaca Aydınlanma Döneminin yapay, gerçeklikten uzak, belli kalıpları benimsemiş, insanların duygularından ziyade çeşitli kuralları önemseyen eserlerinden sonra tamamen insani olanı, duygusal olanı, orjinal yani en el değmemiş, hiç bir değişikliğe uğramamış olanı aktaran eserler ortaya çıkmaya başladı. Edebiyattaki bu değişiklik kendine ve duygularına uzaklaşmış o zamanın insanı etkiledi. O zamanın insanını şimdiki insanlarla kıyaslamamak lazım. Onların daha saf ve naif bir yapısı vardı ve tek eğlence araçları romanlardı. (Tiyatro, Aydınlanmanın etkisinden henüz çıkamamış ülkede, asiller ve burjuva dışında kalan halka hitap etmiyordu (tamamen finansal). Coşkunluk Çağında tabii ki bu da aşılıp Halk Tiyatrosu denilen kavram ortaya çıktı sonraları. Ancak bu romanın yayınladığı zamanlarda Halk Tiyatroları faaliyet gösterseler dahi ülkenin belli başlı yerlerinde idiler.) Neyse konumuza dönelim, dönemin duygularını yeni keşfetmeye başlamış, hayatında bir anlam aramaya insanı bu romandan çok etkilendi, kimisi benzer aşklar yaşadığı için belki de acısını dindiremedi. Şu da bir gerçek, romandaki Werther onu okuyan halka göre mertebe olarak yüksek. Hani bizde de şöyle bir düşünce vardır ya, sanki zenginler acı çekmezmiş gibi, aynı düşünce onlarda da var o dönemlerde. Aynı zamanda Werther, okumuş, etmiş, yani cahil değil, oysa halkın çoğu okuma-yazma bile bilmiyor. Ne oluyor, hep öykündükleri ve kendilerine hedef olarak seçtikleri hayatın da aslında şimdi yaşadıklarından bir farkının olmadığını anlıyorlar. Werther'in kaçışının ona mutluluk getirmediğini anlayan okur bunu kendine yoruyor. Ben de ne kadar çabalarsam çabalayayım mutlu olamayacağım, o halde çabalamanın ne manası var mantığıyla canına kıyıyor. Murat Kekilli'nin "Bu Akşam Ölürüm" şarkısını dinleyip, dinleyip intihar edenlere benzetsem içim acır, kendime çok kızarım ama benziyor gibi sanki :D

    YanıtlaSil
  8. Ne güzel bir yorum böyle.

    Arada sırada çevirinin kötü olduğunu düşünmüştüm okurken. En güzeli orijinal dilde okumaktır tabi. Faust'u okumadım ama bu yorumundan sonra okumayı düşünüyorum. Kötü çeviriye yapacak bir şey yok maalesef. Dil bilmenin önemi burada ne güzel öne çıkıyor, çeviriden değil de direkt orijinalden okumak isterdim...

    Coşkunluk dönemini/akımını Goethe'nin hayatını araştırırken okumuştum, Goethe en önemli öncülerden kabul ediliyor. Ne yazık ki sadece bir eserini okuma fırsatı buldum. Kitabın etkisindeki en büyük şey kuşkusuz dönemin masumiyeti. Günümüz koşullarına bakınca kitabın etkisi biraz abartı geliyor insanlara ama eskiden böyle değilmiş ki... Açıkçası ben de Werther'in yaşadığı şey ve bunun anlatılmasıyla tıpkı dediğin gibi düşündüm: Ne yaparsan yap olmayacak, intihar kaçınılmaz. Neyse ki imkansız bir aşka tutulmadım da hala hayattayım :')

    Murat Kekilli'nin şarkısına hiç girmeyelim lütfen zira karşılaştırma yapmak haksızlık gibi geliyor =) Ama insanlara olan ölümcül etkisi de kaçınılmaz bir gerçek, haklısın^^

    Teşekkür ettim bu güzel, bilgilendirici yorum için.

    YanıtlaSil
  9. Bu yazıyı ben de yeni gördüm ve 'werther'i görür görmez bir çırpıda okudum yazıyı. Çok da beğendim.
    Genç Werther'in Acıları kitabını sanırım ben de lisenin başlarında okumuştum.Yalnız benim okuduğum kitap resimdekinden daha kalındı hatırladığım kadarıyla ve sarı bir kabı vardı biraz eskiydi.:) Popüler bir yayın evinin çevirisi değildi. Okuduğumda çeviri hataları olup olmadığını anlamamıştım ama kitaptan gerçekten çok etkilenmiştim. O zamanlarda yaşayan insanlar gibi etkilenip intihar etmedim tabi ki ama Werther'in acıları gerçekten içimde ona karşı çok büyük bir üzüntü duymama neden olmuştu.Roman okumayı çok seven bir insan olarak okuduğum bir çok roman içinde Genç Werther'in Acıları(benim okuduğumda Izdırapları diye geçiyordu) en çok sevdiğim kitaplar arasında olmuştur.
    Bu yazıyı tekrar okuyup,alıntıları gördüğümde tekrar okuma isteği duydum içimde. Yakın zamanda tekrar okuyabilirim sanırım(:

    YanıtlaSil
  10. Kitabı seven kişiler görmek ne güzel, etrafımda pek seven yok, beğenmene sevindim :')

    Daha mı kalındı? Hmm acaba inceltilmiş yalınlaştırılmış halini mi okudum ben, bilemedim şimdi. Ben de ara ara altını çizdiğim satırları açıp okuyorum, güzel oluyor :)

    YanıtlaSil
  11. ilginç bi kitap. sınavda sormasalar okuyacagım akılımın ucundan bile geçmezdi :)

    YanıtlaSil
  12. Bence kötü bir kitap tavsiye etmem

    YanıtlaSil
  13. [...] ses getiren etkileri maalesef dönemin gençlerine kötü olmuş ince güzel bir roman. Daha önce şurada [...]

    YanıtlaSil
  14. genelde intihar edenlerin çoğu aşk acısı çeken insalr olarak tajmin ediyorum... ikinciside bu kitabın etkisinde o kadar çok kaldım ki bır hafta kendime gelemedim ... üçüncüsü ise eger kitabın içeriğini ve sözlerini biraz anlaya bildiysen admaın ne kadar çok kelime hazinesi sahip oldugunu ve bunun etkisinin altında kalmamanın mümkün olmadıgını göreblirsin :)

    YanıtlaSil
  15. hakan arkadasım ozamanın ınsanları degıl sen hıc gercekten asık oldun mu olmadı demekkı gercekten asık olan ınsan bunun nasıl bır duygu oldugunu anlar suan ben bıle dusunuyorum ıntahar etsemmı etmesemmı dıye

    YanıtlaSil
  16. Goethe'nin üslubunun büyüleyici olduğunu gördüğüm kitaptır benim için. Kesinlikle okunması gerekir.

    YanıtlaSil
  17. aşk bu kadar mı güzeldir tanrım 4 kez okudum sanıyorum tekrar yine aşık olduğumda okumak istiyorum şu an yanlızım

    YanıtlaSil
  18. kitabı okumadım ama dinlediğim müzikten olsa gerek gözyaşlarım durmayı kabul etmiyor :)

    YanıtlaSil
  19. kübra yıldız12 Aralık 2013 13:09

    ben aldım ama okadar güzel bir roman değil okurken çok sıkıldım ve burda anlatılışı güzel ama gerçekte hiç hoş değil :/

    YanıtlaSil
  20. Çok güzel bir kitap emeğinize saygı gerçekten özetini okumak sanki o 100 sf yı okumuş gibi hissettirdi

    YanıtlaSil
  21. Ben okumadım ama sizin kitapta anlattığınız bölümler bana etkileyici gelmedi belkide aşık olmadığım içindir

    YanıtlaSil
  22. Her kişide farklı izlenimler bırakabiliyor kitap. Doğrudur.

    YanıtlaSil

Hu hu!
Pek sevgili blog ziyaretçilerim. Lütfen sadece blog linkinizi bırakıp kaçmayınız. Kullanıcı adınıza tıkladığım zaman zaten blogunuza ulaşabiliyorum ben :) Blog linki yazıp kaçan ziyaretçilerin yorumlarını spam olarak işaretlediğimi bilgilerinize arz ederim^^