14 Ocak 2013 Pazartesi

Kitap okuyoruz #1

Her gün mutlaka yirmi-otuz sayfa kitap okuyan ben son zamanlarda bütün kitapları elimde süründürür hale geldim.. Üstelik hepsi de emanet kitap.. Okuma moduna geçiş yapmak üzere son zamanlarda okuduğum birkaç kitaptan kısa kısa bahsedeyim dedim.

Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Mehmet Uzun) : Kitap Baz ve Kevok’un ölüm yolculuğuyla başlıyor. Sonra ikiliyi ölüme götüren olaylar anlatılıyor bölüm bölüm. Her bölüm yaklaşık yirmi beş sayfa, uyumadan önce düzenli olarak yirmi beş sayfa okuma alışkanlığı kazandım bu kitap sayesinde :) (şu sıralar kaybetmiş olmam yeniden kazanmayacağım anlamına gelmiyor :P) Değişik bir roman. Kitap Baz ve Kevok adında iki kişinin hayatını anlatıyor ülke sorunlarıyla birlikte. Baz Şahin, Kevok ise Güvercin demek. Hiç alakası yok ama Kevi de keklik demek. Kimliğinde adı Keklik, Güvercin yazan birini görürseniz alay etmeyin, o ismin orijinali emin olun başka bir şeydir ve o zamanın şartlarında başka isim kabul edilmediğinden Türkçe karşılığı yazılmıştır.. Gılgamış Destanı’ndan bir alıntı var kitabın girişinde, Gılgamış’ın karanlıklardan geçip aydınlığa kavuşmasıyla ilgili küçük bir alıntı. Baz ve Kevok’un da olayı aynı: Karanlıklardan geçip aydınlığa kavuşmak.

“İnançları farklı, dilleri farklı, kimlikleri farklı diye insanlar birbirine düşman olmamalı. İnsan bir kimliğe bir dine, bir dile sahip olarak dünyaya geliyor ve bunlarla büyüyüp yaşıyor. Bundan insanın günahı, suçu ne?” (Sf: 315.)


Kitapta ikilinin yaşadığı mücadele ve zorluklardan ziyade bir de aşk anlatılıyor ama ben aşk kısmını pek anlamadım sanırım. Adam ve kadın hangi ara aşka geçti yakalayamadım. Kitabı okumadan önce büyük aşk gibi duyumlar gelmişti kulağıma bu sebepten ötürü derin bir şeyler bekliyordum sanırım ama adamın aşkını bir derece anlasam da kadının aşık olduğunu düşünemedim bir türlü.

Herkesin sevmeyeceği hatta kimisinin okumayı reddedeceği bir kitap. Bir de fazla ayrıntıya gelemeyen kişiler de okuyamaz zannımca çünkü ben okurken yer yer sıkıldım fazlaca verilen örneklerden ötürü. Daha fazla görüş için; uludağ, ekşi. Denk gelirseniz okuyun.

Uyku İstasyonu (Nazlı Eray) : İlk defa okuduğum ve okuduğuma memnun kaldığım bir yazar. Mavi ile kitaplaşma etkinliği yaptığımızda bana yolladığı iki kitaptan biriydi. İçeriğiyle ilgili çok az bilgi sahibiydim, okudukça şaşırdım :) Biraz fantastik bir tür. Okurken kitabın içine dalıp o aynalardan geçmek istedim sürekli, zaten kitabın içine geçiş yapsam hiç absürd olmazdı aksine kitap ruhuna fazlasıyla uyardı :))

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) : Hasta olmanın nasıl bir his olduğunu anlatan kitap. Lisedeyken okumaya başlamıştım ama eksik sayfası olduğundan sinirlenip bırakmıştım, merak etmeme rağmen alıp okumamıştım tekrardan :) Yine mavi’nin gönderdiği bir kitap, sayesinde okudum yeniden :)

Kürk Mantolu Madonna (Sabahattin Ali) : Bu kadar popüler olmasının sebebi adı mı acaba derdim hep :) Nihayet ben de okudum her daim popüler olan bu kitabı. Güzeldi güzel olmasına da nedense hem çok acıdım Raif’e hem çok özendim. Okuyun.

“Kendimi bildim bileli bütün günlerimi, haberim olmadan ve nefsime itiraf etmeden, bir insanı aramakla geçirmiş ve bu yüzden bütün diğer insanlardan kaçmıştım.”

İskender (Elif Şafak) : Ablam kitabı almasa belki de dönüp okumayacağım bir kitap çünkü kitap kapağında Elif Şafak erkek kılığına girip poz vermiş, çok itici geldi bana :’) Güzel bir romandı sonlara doğru bir iki yerde tesadüf olayının abartıldığını düşünsem de iyiydi. Denk gelirseniz okuyun derim.

Serenad (Zülfü Livaneli) : Zülfü Livaneli daha önce okumadığım bir yazar. Okudğum ilk ve tek kitabıdır Serenad. Canlina’nın şu yazısını okuyunca alıp, okumuş ve çok sevmiştim. Struma gemisi hala aklımdadır mesela, Livaneli’nin geminin tarihinden yola çıkarak oluşturduğu kurguyu çok sevdim. Struma Gemisiyle ilgili güzel bir film yapılsa keşke.

Genç Werther’in Acıları (Goethe) : Mektuplardan oluşan ve yayınladığı dönem büyük ses getiren etkileri maalesef dönemin gençlerine kötü olmuş ince güzel bir roman. Daha önce şurada bahsetmiştim.

Ateşböceği Yolu (Kristin Hannah) : İki kişilik bir dostluğu anlatıyor. Şurada kitapla ilgili birkaç şey yazmıştım. Dostlukla ilglili romanları seviyorsanız okuyun, çok sürükleyici elinizden bırakmak istemeyeceğiniz türde bir kitap.

Taaşuk-u Tal’at ve Fitnat (Şemsettin Sami) : Bu kitabı nasıl daha önce okumamışsam evde bulunca hemen okudum. Sonu şaşırttı beni ha, az daha felakete sürükleniyorlardı da son anda gerçekler ortaya çıktı. İncecik bir kitaptan böyle bir son beklemiyordum hiç, bu yüzden olsa gerek çok şaşırmıştım :) Okuyun okuyun, zaten adamın bir tanecik kitabı var.

Da Vinci Şifresi (Dan Brown) : Okuduğum ilk ve tek Dan Brown kitabı. Bu bittikten sonra Melekler ve Şeytanlar’ı okuyacaktım ama abim sağ olsun kitabın filmini bana zorla izlettirdiği için kitabı okumayı düşünmüyorum. Da Vinci Şifresi’nin filmini izlemedim, izlemem de sanırım. Yazarın diğer kitaplarını uzunca bir süre okumayı düşünmüyorum çünkü Da Vinci ve Melekler&Şeytanlar yazarın tarzını yeterince gösterdi bana. Bir sonraki kitabını okuduğumda şüphelenmem gereken kişiden şıp diye şüphelenip esas kişiyi anında bulacağımı biliyorum. Kitap da tahminlerim tutmadı ama kitaptan sonra filmi izleyince daha ilk sahnede suçluyu buldum, hiç zevkli değildi.

Kırmızı Pazartesi (Gabriel Garcia Marquez) : Bittiğinde insanı sinir sahibi yapan “sinir bozucu” şekilde tanımlayacağım ama maalesef ki gerçekleri suratımıza vuran bir kitap. Çok bilindik ve özellikle ülkemizde fazlasıyla aşina olduğumuz bir konuyu işlemiş yazar: Namus! Namusun bacak arasında olduğu görüşünü savunan bir toplum ve namusunu temizlemeye meraklı erkekler. Daha ilk sayfadan birilerinin öleceğini öğreniyoruz, bu bir spoiler değil. Ve yine daha ilk sayfadan bu cinayeti herkesin bildiğini ama kimsenin engelleyecek bir şey yapmadığını da öğreniyoruz. Böyle değil midir zaten? Herkes her şeyi bilir, görür fakat felaketi önlemez aksine merakla kendine izleyecek yer arayıp olayı ayrıntısıyla izlemeyi tercih eder. Haberlerde izlediğimiz gazetelerde okuduğumuz üçüncü sayfa olaylarından biri kitap. Yine de merak edip okuyor insan. Angela’nın düğün gecesi beklendiği gibi bakire çıkmaması ve ikiz abilerin bu işin sorumlusunun peşine düşüp kan dökmesini konu alıyor. Kasabanın hepsi olaya, olay daha yaşanmadan şahit oluyor ama kimisi inanmıyor kimisi ise sadece izlemeyi tercih ediyor. Herkesin bu kadar sessiz kalması, cinayetin işlenmesi gerektiği kararının sessizce verildiğini gösteriyor. İnce bir kitap, denk gelirseniz eğer alıp okuyun.

Klon (Kevin Guilfoile) : Klonlama uzmanı Dr. Moore’un 16-17 yaşlarındaki kızı tecavüze uğradıktan sonra öldürülür. Polisler olayı inceler ama suçluyla ilgili bir şey bulamazlar davayı kapatmadan önce genç kızın eşyalarını aileye gönderir ve olayların başlamasına sebep olan şey eşyaların arasından çıkar: Suçluya ait sperm örneklerinin bulunduğu küçük bir şişe!

Adam klonlama uzmanı olduğundan aklına gelen şey bellidir: Kızının katilini klonlayıp katilin kim olduğunu öğrenecektir.

Sürükleyici bir romandı özellikle klondan yola çıkarak katili bulma ilgi çekiciydi. Kitap durgunlaşmaya başladığında sanal oyun devreye girdi ki en sevdiğim ve en heyecanlı bölümler oyunla ilgili bölümlerdi bana göre.

Finaliyle insanı biraz ters köşe yapan bir kitap aynı zamanda :) Çabucak okunan çerezlik bir kitap.

Şimdilik bu kadar diğerlerinden de daha çalışkan olduğum bir gün bahsederim^^ Okuduğum aşk romanlarından bahsetmiyorum, onlar çerezlik :D 

14 yorum:

  1. Kırmızı Pazartesi en sevdiğim kitaplarından biridir Marquezin. Hatta ilk kitap tanıtımlarımdan biridir blogda. Seranadı aldım ama epeydir duruyor, okuyacağım. Dokuzuncu Hariciye koğuşunu yüzyıllar önce okumuştum sonunu pek hatırlamıyorum ama iyiydi. :) Ara sıra böyel yazılar okumak güzel oluyor. Hep dizi film nereye kadar değil mi? :) Eline sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Klon, Da Vinci Şifresi, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Genç Werther'in Acıları okuduğum kitaplar. Ama Klon hariç diğerlerini okuyalı bayağı olduğundan detayları hatırlayamadım şimdi. Klon ise dediğiniz gibi sürükleyiciydi. Şu sanal oyunun da maşallahı vardı doğrusu. Her bir şeyi yapmışlar. :D

    YanıtlaSil
  3. Okuduğum ilk ve tek romanıymış. Yüzyıllık Yalnızlık ve Kolera Günlerinde Aşk ise en merak ettiğim kitaplarıdır, okuyacağım bir ara inşallah. Bence de hep dizi-film olmuyor arada böyle yazılar okumak keyifli :)

    Sonradan gelen edit: Serenad güzel romandır, sevmiştim ben.

    YanıtlaSil
  4. Okumadıklarından olan Serenad'ı tavsiye ederim çok beğendim ben İskeder de fena değildir. Klondaki sanal oyun çok hoştu dimi :)) Şimdilerde yeni bir kiap var adı BAŞLAT; sadece sanal bir ortamda yaşananları anlatıyormuş falan.. Merak ettiklerimden.

    YanıtlaSil
  5. Klon'u merak ettim, okuyacağım. Nazlı Eray'dan da hiç okumadım, ayıp bana :P Zülfü Livaneli'nin en zayıf romanı Serenad'dı desem? Mutluluk romanını özellikle tavsiye ederim, Leyla'nın evi de çok güzeldi. Kırmızı Pazartesi'ye ben de çok sinir olmuştum :P Yüzyıllık Yalnızlık ise okunması zor bir kitap; aynı isme sahip 164830 tane adam var ve kim kimdi hatırlamak için sürekli kitabın başındaki soyağacına dönüş yapmak zorunda kalıyorsun :D :D

    YanıtlaSil
  6. Livaneli'nin Mutluluk romanını bir ara okumaya başlamıştım ama o ara o kadar çok kadına yönelik kötü şeyler gündemdeydi ki üstüne bir de kitabı okuyup darlanmak istemedim. Bir yirmi otuz sayfa okuyup bıraktım ama aklımda tabii bir ara okuyacağım^^ Leyla'nın Evi'ni de merak ediyorum belki okuyacağım ikinci Livaneli kitabı bu olur =) Yüzyıllık Yalnızlık isim olarak çok ilgimi çekiyor okuyacağım zaman görücez artık :))

    YanıtlaSil
  7. Uyku istasyonunun adı çok hoşmuş eğer elime geçerse bi ara okuyacağım;) Kürk mantolu madonnayı da ne kadar çok sık duyduğumu eminim tahmin edebilirsin ama bir türlü okuma fırsatım olmadı. Bir de o kadar övdüler ki fazla bir beklenti yükleyince insan okuyup içinin beklediğinden boş çıkmasından korkuyor çingu ;)
    Ben İskender i alacakken kitapçı Serenad'ı al İskenderi herkes popüler diye okuyor demişti. Birisi bi kitaba böyle şey söyleyince benim okuyasım kaçıyor hiç sanmam ki okuyayım onu.Ama böyle de yapmamak lazım tabi.
    Taaşuk-u Tal’at ve Fitnat ın da ismi çok şeker ama yazdığın gibi güzel bir kitap olacağını düşünmemiştim hiç. Edebiyatta bir şeyin ilki diye ezberlediğimi hatırlıyorum çok çok önceleri.
    Dan Brown'un da lisedeyken hayranıydım ilk melekler ve şeytanları okumuştum. Emin ol filminden kat kat daha güzel ve acayip heyecanlı. Yalnız dediğin gibi birkaç tane okuyunca kitaplarından bende de suçluyu pat diye bulma durumu vuku göstermişti.
    Yine de İhanet Noktası'nı okumanı tavsiye ederim.Ben baya beğenmiştim. Kitabı okurken artık bu aradığımız adam değil demeyeceğim kimseye Dan beni şaşırtamaz diye okurken tam son anda elediğim biri çıkmıştı onda :D

    YanıtlaSil
  8. Mehmet Uzun'un kitapları genel olarak güzeldir ama çok fazla örneklere ve ayrıntıya girdiği için bende okurken sıkılıyorum. Bu kitabı da bir arkadaş önermişti çok büyük bir aşk anlatıyor diye ama ben pek beğenmedim doğrusu.
    Kürk Mantolu Madonna benim en sevdiğim kitaplardan biridir. Bence aşkı en iyi anlatan kitaptır da:)
    Kırmızı Pazartesi kitabını okumadım ama merak da ediyorum tabi. Ama Yüzyıllık Yalnızlık'ı okudum biraz kafa karıştırıcı olsa da ben sevdim. Okumanı tavsiye ederim.
    Serenad hakkında kötü yorumlar okuyunca vazgeçmiştim. Ama şimdi merak ettim bir ara okuyayım en iyisi:)

    YanıtlaSil
  9. İhanet Noktası ters köşe yapıyor demek yuppi! Not ettim hemen :')) Taaşuk-u Talat ile Fitnat bir ilktievet ama ben de hatırlayamadım. (vikipediye baktım "Osmanlıca harflerle basılmış ilk Türkçe roman örneğidir" imiş.) =D Unutmuşum =) Kürk Mantolu Madonna çok hoş bir kitap okumalısın bence, zaten incecik bir şey. İskender ve Serenad karşılaştırması yaparsak Serenad çok daha güzel ama İskender de kötü değil, denk gelirsen oku.

    YanıtlaSil
  10. Mehmet Uzun'ı daha tek romanıyla az biraz tanımışım demek :) Cidden fazla ayrıntıya giriyor örnekleri bir sayfa dolusu oluyor. Kırmızı Pazartesi güzel bir kitaptı okurken insanı biraz sinirlenebiliyor insanların tepkisizliğinden ötürü ama bir nevi gerçeği anlatıyor kitap. Yüzyıllık Yalnızlık karışıkmış evet.. Bu yüzden önceliği Kolera Günlerinde aşk'a veriyorum =))

    Serenad'ı çok beğenmiştim, okumalısın; Struma gemisi hala aklımdadır.

    YanıtlaSil
  11. [...] listesinde olanları) kısa kısa anlatayım size. Bu fikri Naz’dan aldım, bakınız şu yazısı. Ancak ondan önce yazımızın reytingini biraz [...]

    YanıtlaSil
  12. [...] isteğimi kaybettiğimde beni gaza getiriyor sürekli listeme yeni kitaplar ekliyorum falan… Kitap okuyoruz serisi devam etsin o [...]

    YanıtlaSil

Hu hu!
Pek sevgili blog ziyaretçilerim. Lütfen sadece blog linkinizi bırakıp kaçmayınız. Kullanıcı adınıza tıkladığım zaman zaten blogunuza ulaşabiliyorum ben :) Blog linki yazıp kaçan ziyaretçilerin yorumlarını spam olarak işaretlediğimi bilgilerinize arz ederim^^